9 Şubat 2013 Cumartesi

EDİRNE



Edirne gezimizden hatıra olarak Trakya Üniversitesi Karaağaç Yerleşkesi önünde bulunan 23179 numaralı poligonu fotoğrafladık.



      Sabah 8'de 3 aile ve 10 kişi ile transit minibüs ile  kapalı ve puslu bir havada saat 10:45 gibi  Edirne’ye ulaştık. Aracımızı Selimiye Camiine yakın bir otoparka bıraktıktan sonra kısa bir yürüyüşle Ali Paşa çarşısına vardık.
                                        

 1561 yılında Hersekli Ali Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan bu çarşıda, dönemin gümüş ve altın satan tüccarlarının dükkanları yer alırmış.
 
                                                      
             Günümüzde genellikle hediyelik eşya, sabun ve havlu satan dükkanlar var.6 tane kapısı olduğunu öğrendiğimiz çarşıda  130 tane dükkan varmış.


                                                      
           Çarşının bitiminde hemen çarşıya parelel olarak giden trafiğe kapalı ana cadde üzerinde çeşitli heykeller ve badem ezmesi satan bir çok dükkan var.Bunlardan bir tanesinden hediyelik badem ezmesi alışverişi yapabilirsiniz.
                                                  
             Ayrıca hemen PTT binasının yanında Edirne Belediyesinin çok güzel bir uygulaması var. Eski oyuncak ve kitaplarınızı buradaki bölmelere atıyorsunuz ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyorlar.
                                                
            Bu arada öğle yemeği için en iyi ciğerciyi araştırıyoruz. Herkes aynı yeri söylüyor ve kendimizi Ciğerci Niyazi Usta'da buluyoruz. Fakat dükkanda kuyruk var 10dk. kadar bekledikten sonra masaları birleştiriliyoruz ve hemen ardında masalar soğan, domates ve biber ile donatılıyor. Biberler çok acı ama ciğerlerin üstüne parçalanarak yerseniz tadı mükemmel oluyor. Edirne tava ciğerinin porsiyonları oldukça doyurucu ve lezzetli. 10 kişi için 100 TL hesap geliyor içecekler ve salatalar dahil, ama burada çay içme ihtimalimiz olmadığından buradan ayrılarak bir çay bahçesinde soluğu alıyoruz.                          
     Yürüyerek yolumuz üzerinde bulunan Ulu Camiye ulaşıyoruz. Edirne'de Osmanlılar'dan günümüze ulaşmış en eski anıtsal yapı burasıymış 1403'te Sultan I.Süleyman tarafından yapımına başlanmış, Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1414'te bitirilmiş.Mimarı Konyalı Hacı Alaaddin, kalfası Ömer İbni İbrahim tarafından merkezi kubbeyi taşıyan dört Paye (Fil ayağı) ile dört duvar üzerine dokuz kubbelidir.


                         

  




                 Bir yanının dış ölçüsü 13 m. olan kare şeklinde yapı ve 13 m. çapında ve tümüyle yarım olan kubbelerden oluşuyor. Ayrıca Kabe'den getirildiği rivayet edilen ve mihrabın sağında bulunan Kabe Taşı, özel bir ziyaret noktasıdır.





Yine cami içerisinde köşede bulunan Hünkar Mahfili  (Padişahların namaz kıldığı özel bölüm) görülmesi gereken bir yerdir.





       










     



 

Ve sıra geldi merakla beklediğimiz Selimiye Camii'sine. Mimar Sinan heykelinin yanından geçerek her Osmanlı cami etrafında bulunan güvercinlere yem atarak Selimiye Cami altında bulunan çarşıya ulaşıyor ve üst ata çıkarak Mimar Sinan'ın ustalık eserine ulaşıyoruz.   Kısaca bilgi verirsek :



             

                                          
   








Selimiye Camii Selimiye Külliyesinin en ünlü parçasıdır. Selimiye Camii 2. Selim tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış. Yapımına 1568′de başlanmış, kullanıma ise 1575′te açılmıştır. Camiinin yüksekliği 45.25 metre , tek kubbenin çapı ise 31.25 metredir. Caminin ortasında bulunan havuz ise gelen yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.








                               

 Buradan sonra minibüsümüze biniyor ve Karaağaç'a doğru hareket ediyoruz. Karaağaç’a doğru yol alırken Edine Büyük Sinagog’unu, Fatih Sultan Mehmet’in eğitim aldığı Camii ve Sultan II. Mahmut zamanında başlanan ve Sultan Abdülmecid zamanında bitirilen Meriç Köprüsünü geçerek Trakya Üniversitesi Karaağaç Yerleşkesine ulaşıyoruz.







                  Bu yerleşke içerisinde yer alan eski Edirne Garı ve tarihi tren üzerinde fotoğraf çektirerek Lozan müzesi ve Lozan Anıtını geziyoruz. Lozan Anıtı 3 konsol üzerine oturan sütunlardan yapılmış 36,45 metre olan birinci sütun Anadolu’yu, 31.95 metre olan ikinci sütun  Trakya’yı, 17.45 metre olan üçüncü sütun Karaağaç’ı simgeliyormuş.  Bu sütunları, 7.20 metre yükseklikte birbirine bağlayan beton çember, birlik ve beraberliğin sembolü ve  bu çemberin ön yüzünde yerleştirilmiş 4.20 metre boyundaki genç kız figürü ise estetiği, zarafeti ve hukuku temsil ediyormuş. Genç kız figürünün bir elindeki güvercin, barış ve demokrasiyi, diğer elindeki belge ise Lozan Antlaşması’nın simgesiymiş. Anıtın ayaklarının yerleştirildiği yarım daire şeklindeki 15 metre yarı çaplı havuz ise ülkemizi çevreleyen denizleri temsil etmekteymiş .

                                                    
        . Kırkağaçtan sonra tarihi Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı yere gidiyoruz; fakat bir süprizle karşılaşıyoruz. Etrafı sular altında kalmış. Buradan sonra dönüş yoluna çıkıyoruz ve daha önceden akşam yemeği için planladığımız Tekirdağ'daki Özcanlar Köfteye sisli bir havada ulaşıyoruz.
  
                                          
       Edirne 3 Şerefeli Cami, Bayezid Külliyesi ve Şifahane ve nehir kenarı gezilerimize vakit kalmadığı için yapamıyoruz. Edirne'yi bir günde gezmek hem yorucu hem de zor bunun için ya iki gün ayırmak yada yazın sabah erken saatte oraya ulaşarak gün ışığından faydalanmak.



     Meriç nehri üzerinde padişahların çevreyi seyretmek için kullandıkları tarihi bir yapıya poligon atmak ve üzerine poligonun ismini yazmak meslektaşlarımıza hiç yakışmadı. Bu konularda duyarlı olarak tarihi dokuyu korumamız lazım.